Müze Gezi Raporu Nasıl Yazılır?
- Önce müzeyi tanıtın, müzenin türünden bahsedin,
- Müzenin yapısından, tarihinden ve kuruluşundan bahsedin,
- Müzenin içeriğindeki eserlerin sayısından, özelliklerinden bahsedin,
- Müzedeki eserlerin hangi ülkelerden getirildiğine değinin,
- Müzedeki sizi en çok etkileyen eserlerden bahsedin,
- Müzedeki eserlerin bazıları hakkındaki detay bilgilerden bahsedin
Müze Gezisi Sonrası Yazı Ödev Örneği
Louvre Müzesi; Ortaçağ kalesinden sanat müzesine 800 yıllık mimari evrimin son hali. Dönemin kralı Philippe Auguste tarafından şehri korumak için Ortaçağ’da kare bir kale olarak inşa edildi. Kale olarak kullanılmasının ardından Kraliyet konutu, saray ve Edebiyat ve Heykeltıraşlık okulu olarak da kullanılan bu yapı, Fransız Devrimi döneminde, 1793 yılında müze olarak kullanılmasına karar verildi.
Günümüzde ise bu büyük yapının içerisinde zengin bir kütüphane, konferans salonu, eserlerin incelendiği ve yenilendiği laboratuvar ile müzecilik ve sanat tarihi eğitimi veren Louvre Müze Okulu bulunur.
Louvre müzesi dünya üzerindeki en geniş tablo koleksiyonuna sahip müzeler arasında. Mısır, Ürdün, Atina, Roma, Irak ve daha birçok ülkeden getirilen eserler ile koleksiyon gün geçtikçe genişlemiştir. Tarihi itibariyle kendisi dahi başlı başına bir eser olan Louvre müzesi, farklı dönemlere ait eserlere de ev sahipliği yapmıştır. Müzenin “en yaşlısı” olarak gösterebileceğimiz 9.000 yıllık Ain Ghazal heykeli müzenin ne denli geniş bir kronolojiye sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Müzedeki beni etkileyen eserlerden bahsetmek gerekirse öncelikle Mona Lisa tablosundan başlamam gerekir.
Mona Lisa, kolçaklı ve ahşap bir sandalyede, hayli yüksek ve önü açık bir balkonda, kollarını birleştirmiş şekilde oturuyor görünüyor. Portre hakkında çeşitli teoriler mevcut; Mona Lisa’nın aslında Floransalı zengin bir tüccarın eşi Lisa Gherardini olduğu, fakat Leonardo’nun tabloyu siparişi veren tüccara teslim etmeyip kendisine sakladığı söylenir. Bir başka teori ise Leonardo’nun eşcinsel kimliği(?) sebebiyle kendisini kadın formunda çizdiğidir. Kısacası Mona Lisa’nın kimliği yüzündeki ifade kadar esrarengizdir.
Bir diğer eser ise Santissima Annunziata Manastırı tarafından sipariş edilen “The Virgin and Child with Saint Anne”. Yine bir Leonardo da Vinci eseri ve bu eser de tıpkı Mona Lisa gibi teslim edilmemiştir. Bu yüzden de eser Leonardo’nun ölümünden sonra ortaya çıkmıştır.
Eserde İsa’nın çocukluğu, annesi Meryem ve Meryem’in annesi Anna görülmekte. 3 kuşağın bir arada olması ve dikkatli bakıldığında yüzlerindeki hafif gülümseme ve sakin tavır sebebiyle bu resim beni etkiledi. Leonardo bu eserinde de arka plan olarak Mona Lisa tablosundaki gibi dağlık ve açık bir alan tercih etmiş. Ayrıca karakterler de Mona Lisa’da olduğu gibi yüksekçe bir yerde durmakta.
“The Raft Of The Medusa” tablosunda ise bir salın üzerinde kaderine terk edilmiş ve etrafa işaret göndermeye çalışan kişiler görülmekte. Tabloda görülen figürlerin bir kısmının bitap ve ümitsiz oluşu ve bir kısmının ise ellerindeki kumaşları sallayarak çabalaması sebebiyle bu tablo beni etkiledi. Tabloda adeta bir mutluluk piramidi görülüyor, yukarıya doğru baktıkça artan bir mutluluk ve umut görülüyor.
Yazımın sonunda değinmek istediğim tablo ise; yukarıda “başlamam gerekir” diyerek bahsettiğim Mona Lisa tablosunun tam karşısında duran “The Wedding At Cana”. Bu tablo beni devasa olması sebebiyle etkiledi. Görmeye alışık olduğum tabloların aksine uzak ve geniş bir açıdan ve oldukça kalabalık bir ortama sahip olması sebebiyle dikkatimi çekti. Çok fazla figür barındırması sebebiyle en uzun süreli incelediğim tablo bu oldu. İlk dikkatimi çeken nokta ise masanın ortasında İsa ve Meryem’in görülmesi. Uzun bir masa ve tam ortada duranın İsa olması sebebiyle de aklıma doğrudan “Son Akşam Yemeği” tablosu geldi. Ayrıca sütunların ve balkonların üzerinden tehlikeli şekilde sarkarak şöleni izlemek isteyenler görülüyor. Bu da şölenin önemini vurguluyor.
Sanal Müze Linkleri
Gezebileceğiniz sanal müze linkleri için şu yazımıza göz atabilirsiniz.